Bu blog 3-A sınıfının paylaşım bloğudur.
BİR HİKAYE
EĞER BİR GÜN YOLUNU KAYBEDERSEN BİR ÇOCUĞUN GÖZLERİNİN İÇİNE BAK.
ÇÜNKÜ BİR ÇOÇUĞUN BİR YETİŞKİNE HER ZAMAN ÖĞRETEBİLECEĞİ 3 ŞEY VARDIR.
1.SEBEPSİZ YERE MUTLU OLABİLMEK...
2.HER ZAMAN MEŞGUL OLABİLECEĞİ BİR ŞEY BULMAK...
2.HER ZAMAN MEŞGUL OLABİLECEĞİ BİR ŞEY BULMAK...
3.ELDE ETMEK İSTEDİĞİ
ŞEY İÇİN BÜTÜN GÜCÜYLE SAVAŞMAK ...
BİR HİKAYE
SAHİP OLDUKLARIMIZIN DEĞERİNİ BİLMEK
Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar. “Eski gazeteniz
var mı, bayan?” Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm
ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su
içindeydi. “İçeri girin de, size kakao yapayım” dedim. Hiç konuşmuyorlardı.
Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de
hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa
ısıtabilirdim minikleri diye.
Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de
mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. Fakat oturma
odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük
kız elindeki boş fincana bakıyordu. Erkek çocuğu bana döndü ve “Bayan, siz
zengin misiniz?” diye sordu. “Zengin mi?Yo hayır!” diye yanıtlarken çocuğu,
gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına
dikkatle yerleştirdi ve “Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım”
dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp
çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu.
Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan
tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı
patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı. Bir eşim vardı ve eşimin de bir
işi. Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi.
Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların
sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini.
Silmeyeceğim de. Olur ya unutuveririm ne denli zengin olduğumu. (Alıntı)